Tıbbi Tedavilerde Aydınlatılmış Onam Formu Alma Yükümlülüğü
- avemininci
- 27 Oca
- 7 dakikada okunur
Tıbbi tedavilerde aydınlatılmış onam kısaca; hekimin, hastasını sağlık durumu, konulan tanı ve önerilen tedavi yöntemleri vb konularda aydınlatarak hastanın rızasını almayı ifade eder. Onam formu, bilhassa hekim hataları ve malpraktis davalarına konu edilen alanların başında gelmektedir.

"Aydınlatma yükümlülüğü, temelde sözleşme görüşmeleri sırasında taraflar arasındaki özen yükümlülüğünün bir gereğidir. Kendi geleceği hakkında karar verme hakkına sahip olarak vücudu üzerinde gerçekleştirilecek her türlü müdahaleye ilişkin olarak olumlu ya da olumsuz bir karar verecek olan hastanın, yapılacak tıbbi müdahale konusunda karar verebilmesi için neye rıza gösterdiğini bilmesi gerekmektedir. Bir başka ifadeyle, tıbbi müdahale, hastanın tam olarak aydınlatılmasından sonra “aydınlatılmış rızanın” verilmesi üzerine yapılabilir. Aydınlatılmış rıza, “riskleri, yararları ile alternatifleri ve onların da risk ve yararlarını kapsayan tedavi uygulamasının, hekim tarafından yeterli düzeyde ve uygun şekilde açıklanmasından ve hasta tarafından hiçbir tereddüte yer kalmayacak şekilde anlaşılmasından sonra, tıbbi tedavinin, uygulamanın hasta tarafından “gönüllülükle kabulü” olarak tanımlanmaktadır (Pozgar, D., George, Legal Aspects of Health Care Administration, LLC 2007, s.278.- s.72.; atıf yapan Çaydar, Pelin: Hekimin Aydınlatma Yükümlülüğü, Cevdet Yavuz’a Armağan, s.739; Ayan, Mehmet: Tıbbi Müdahaleden Doğan Hukuki Sorumluluk, Ankara 1991,). Bu noktada belirtmek gerekir ki, hekimin aydınlatma yükümlülüğü aydınlatılmış rızayı kapsamına alan ancak ondan daha kapsamlı bir yükümlülüğü ifade eder. Bir başka ifadeyle, aydınlatma yükümlülüğünün kapsamına aydınlatılmış rıza girdiği gibi, hekimin hastasını uygulanan tedavi sonrasında yapılması gerekenler konusunda bilgilendirmesi de girer." (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/849 E., 2021/1385 K. sayılı ve 11.11.2021 tarihli ilamı)
Bu yazımızda; hekimler yönünden, tıbbi tedavilerde aydınlatılmış onam formu alma yükümlülüğüne, bu yükümlülüğün ispatına, onam formu alınmamış olmasının hukuki neticelerine değineceğiz.
Hekimin Hukuki Sorumluluğunun Hukuki Dayanakları
Hekimin Hukuki Sorumluluğunun Hukuki dayanaklarına ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2018/849 E., 2021/1385 K. sayılı ilamında yapılan değerlendirmelere değinmek faydalı olacaktır. Yüksek mahkeme ilgili ilamında;
"İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 3. maddesinde; “Yaşamak, herkesin hakkıdır” denilmiş; sağlık hakkı 25. maddede temel insan hakkı olarak kabul edilerek “Gerek kendisi gerek ailesi için tıbbi bakım da dâhil olmak üzere, sağlık ve refahını sağlayacak uygun bir yaşam düzeyine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, yaşlılık veya geçim olanaklarından kendi iradesi dışında yoksun bırakacak başka durumlarda” herkesin sahip olması gereken güvence hakkı şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanım gereği sağlık hakkı kişinin içinde yaşadığı toplum (ülke, devlet) tarafından tanınan ve güvence altına alınan temel insan haklarından biridir (Er, Ünal: Sağlık Hukuku, Ankara 2008, s. 31).
1976 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin sağlık standardına ilişkin 12. maddesinde; “Bu sözleşmeye taraf olan devletler, herkesin mümkün olan en yüksek seviyede fiziksel ve ruhsal sağlık standartlarına sahip olma hakkını tanır.
Sözleşmeye taraf olan devletlerin bu hakkı tam olarak gerçekleştirmek amacıyla alacakları tedbirler, aşağıdakiler için de alınması gerekli tedbirleri içerir;
Hastalık halinde her türlü sağlık hizmetinin ve bakımının sağlanması için gerekli şartların yaratılması...” şeklinde belirlenmiştir (Akıllıoğlu, Tekin: İnsan Haklarının Korunması Alanında Uluslararası Belgeler, Ankara 1995, s. 55).
Uluslararası belgelerde teminat altına alınan sağlıklı yaşam hakkının iç hukukumuza yansıması bakımından konuya yaklaşıldığında ise; Anayasa’nın 17/1. maddesine göre; “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir”; 56/3. maddesine göre de “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.”"
Hasta, Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 4. maddesinde "Sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan kimseyi ifade eder" şeklinde tanımlanmıştır.
Malpraktis ise; Hekimlik Meslek Etiği Kuralları'nın 13. maddesinde "Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi "hekimliğin kötü uygulaması" anlamına gelir." şeklinde tanımlanmıştır.
Hekimin vekaletsiz iş görme sebebiyle sorumluluğu ise TBK'nın 526. maddesindeki "Vekâleti olmaksızın başkasının hesabına işgören, o işi sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak görmekle yükümlüdür." hükmünden doğmaktadır. Zira acil bir durumda hastanın daha ağır bir zarara uğramaması amacıyla müdahale eden hekim ile hasta arasında henüz bir vekalet ilişkisi kurulmadığından hekimin hukuki sorumluluğunun dayanağı TBK'nın vekaletsiz iş görmeye ilişkin hükümlerinden kaynaklanmaktadır.
Vekâletsiz iş görme hükümlerine başvurulan bir başka durum ise, ameliyat devam ederken beklenmeyen ve hayati önem taşıyan bir durumun ortaya çıkmasıdır. Kural olarak hekim, hastasını aydınlatarak rızasını almış ve yapacağı tıbbî müdahale bu şekilde başlamıştır. Ancak, tıbbî müdahale devam etmekte iken daha önceden tespit edilememiş olan hayati bir durum ortaya çıkarsa ve hekim hastasının rızasını almadığı halde (ya da varsayılan rızasına dayanarak) ameliyata devam ederse yine vekâletsiz iş görmüş kabul edilir. Hekimin buradaki amacı hastanın ağır bir zarara uğramasını engellemek ya da hastanın hayatını kurtarmaktır. (Doç. Dr. Hayrunnisa ÖZDEMİR ERÜHFD, C. XI, S. 1, (2016), dergipark.gov.tr, Hekimin Hukuki Sorumluluğu, s.4)
Hekimin, vekaletsiz iş görme dışında hasta yönünden haksız fiil sebebiyle sorumluluğu da doğabilecektir. Haksız fiil sorumluluğu TBK'nın 49. maddesinde "Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür." olarak tanımlanmıştır.
TBK'nın 60. maddesinde bulunan "- Bir kişinin sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verir." hükmü de gözetildiğinde hekimin müdahalesi neticesinde zararın gideriminde vekaletsiz iş görme veya haksız fiil hükümlerinin uygulanacağına en iyi giderim yöntemine göre karar verilecektir.
Aydınlatılmış Onam'ın Yasal Dayanakları
Biyotıp sözleşmesinin 5. maddesinde "Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. Bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. İlgili kişi, muvafakatini her zaman, serbestçe geri alabilir" hükmü düzenlenmiştir.
Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının 25. maddesi de Biyotıp sözleşmesinin 5. maddesi vd. ile aynı doğrultuda düzenlenmiştir.
Tıbbi Tedavilerde Aydınlatılmış Onam Formu Hangi Bilgileri İçermelidir?
Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının 25. maddesi Aydınlatılmış onamı düzenlemiştir. Bu maddeye göre hekim, hastayı;
Sağlık durumu ve konulan tanı,
Önerilen tedavi yönteminin türü,
Tedavinin başarı şansı ve süresi,
Tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri,
Hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar,
Olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında
aydınlatmak mecburiyetindedir.
Hasta bu hususta aydınlatılırken dikkat edilmesi gereken hususlar da yine aynı maddede düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin devam hükümlerinde;
Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır.
Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir.
Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler.
Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir.
Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir.
Acil Durumlar ve Hastanın Reşit Olmaması Durumunda Aydınlatılmış Onam
Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.
Hekim temsilcinin izin vermemesinin kötü niyete dayandığını düşünüyor ve bu durum hastanın yaşamını tehdit ediyorsa, durum adli mercilere bildirilerek izin alınmalıdır.
Bunun mümkün olmaması durumunda, hekim başka bir meslektaşına danışmaya çalışır ya da yalnızca yaşamı kurtarmaya yönelik girişimlerde bulunur.
Acil durumlarda müdahale etmek hekimin takdirindedir.
Tedavisi yasalarla zorunlu kılınan hastalıklar toplum sağlığını tehdit ettiği için hasta veya yasal temsilcisinin aydınlatılmış onamı alınmasa da gerekli tedavi yapılır.
Ayrıca şunu da önemle belirtmek gerekir ki; Hasta vermiş olduğu aydınlatılmış onamı dilediği zaman geri alabilir.
Yargıtay Kararları Işığında Tıbbi Tedavilerde Aydınlatılmış Onam
Hukukumuzda aydınlatılmış onam için herhangi bir şekil şartı öngörülmemiştir. Dolayısıyla hastanın yazısının imzalı olması gerekli olmamakla birlikte; olası bir komplikasyon yahut başarısız tedavide karşılaşılabilecek hukuki uyuşmazlıklarda onam formu aldığına dair ispat yükü hastane ve hekimde olduğundan onam formunun yazılı olarak alınması önem arz etmektedir.
Nitekim Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/23372 E., 2019/12469 K. sayılı ilamında "...ortaya çıkan hasarın komplikasyon olması aydınlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı gibi hastanın komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmesi aydınlatma yükümlülüğünün bir gereğidir. Mahkemece, davacıların yapılan enjektör öncesi, enjeksiyonun sonuçları ve olası komplikasyonları konusunda bilgilendirildiğine ve davacıların bu işleme rıza gösterdiğine dair aydınlatılmış rızanın alındığına ilişkin aydınlatılmış onam düzenlenip düzenlenmediğinin araştırılarak, aydınlatılmış onamın alındığına dair ispat külfetinin davalı üzerinde olduğu da gözetilerek, hasıl olacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir" şeklindeki hükmü ile olası komplikasyonalar hakkında bilgi sahibi olmayan hastanın, uğramış olduğu zarardan hastanenin ve hekimin sorumlu olacağını, dolayısıyla ispat külfeti doğrultusunda hekim ve hastane yönünden aydınlatılmış onam bulunup bulunmadığı araştırılarak sorumluluklarına karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Yargıtay olası komplikasyonlar hakkında hastanın bilgilendirilmiş olması ve hekim hatası bulunmaksızın olağan komplikasyon meydana gelmesi hallerinde aydınlatılmış onam bulunup bulunmamasını değerlendirmekte ve aydınlatılmış onam bulunması halinde davanın reddedilmesi gerektiğine karar vermektedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2023/3523 E., 2024/1615 K. sayılı ve 09.05.2024 tarihli kararında "Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, özellikle alınan ATK raporu ve üniversite öğretim görevlilerinden oluşan heyetten alınan birlikişi raporundaki tespitler ve aydınlatılmış onam formunda davacının geçirdiği operasyon sonucunda oluşabilecek komplikasyonların detaylı şekilde belirtilmiş olduğunun anlaşılmasına göre, temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir." şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Ayrıca şu husus da unutulmamalıdır ki; aydınlatılmış onam formu, durumun gereklilikleri dışında mutlaka hastanın kendisi tarafından imzalanmalıdır. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/165 E., 2021/10553 K. sayılı ve 21.10.2021 tarihli ilamında "Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.” düzenlemesiyle aydınlatmanın ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır. Aydınlatılmış onamda ise ispat külfeti hekim ya da hastanededir.
Somut olayda; 23/06/2015 tarihli "Kolektomi Bilgilendirme ve Onam Formu'nun davacı hasta adına düzenlendiği ve formun davacı tarafından imzalandığı, 02/07/2015 tarihinde yapılan ikinci tıbbi operasyon için de; aynı tarihli "İleus Bilgilendirme ve Rıza Belgesi" düzenlendiği, bu belgenin ise hasta yakını olarak davacının kızı tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır.
02/07/2015 tarihli "İleus Bilgilendirme ve Rıza Belgesi" onam formunun davacı yerine neden kızı tarafından imzalandığının açıklaması yapılmayarak bu durum mahkemece ve bilirkişiler tarafından değerlendirilmemiştir
Bu durumda; aydınlatılmış onamda, ispat külfetinin hekim ya da hastanede olduğu gözetilerek mahkemece, üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli konusunda uzman öğretim görevlilerinden oluşturulacak bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine elverişli ve özellikle davacının bilirkişi raporuna itirazını karşılayacak şekilde yeniden rapor aldırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirir." hükmünde aydınlatılmış onam formunun neden hasta tarafından değil de kızı tarafından imzalandığının araştırılması ve bu hususun bilirkişiler tarafından değerlendirilmesi gerektiği kanaatiyle bozma sebebi olarak kabul etmiştir.
Bir başka değinilmesi gereken husus ise Aydınlatılmış Onamın genel geçer bilgiler yerine yukarıda Hekim Etiği Kuralları'nın 25. maddesine uygun olarak yapılmış olmasıdır. Aksi halde genel geçer bilgiler barındıran onam formu hekimin olası komplikasyonlara ilişkin hukuki sorumluluktan kurtulmasını sağlamayacaktır. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2017/8664 E., 2019/6410 K. sayılı ve 22.05.2019 tarihli ilamında "aydınlatılmış onam formunda yapılan cerrahi girişime ait spesifik herhangi bir tıbbi bilgi bulunmadığı, hasta hakları yönetmeliğine ve etik ilkelere göre hastaya yeterince sözlü bilgi verilip verilmediği konusunda da ispatın olmadığı gözlemlenmiştir. O halde, aydınlatılmış onamda ispat külfetinin hekim yada hastanede olduğu gözetilerek davalıların sorumlu olduğu kabul edilmeli ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmeliyken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir." şeklindeki kararı ile hastaya yeterli bilgi verildiğini göstermeyen aydınlatılmış onam formunun hukuki sorumluluğu kaldırmayacağına hükmetmiştir.
SONUÇ
Aydınlatılmış onam formunun hekim ve hastane tarafından alınması; gerek hekimin ve hastanenin, komplikasyonlardan doğan hukuki sorumluluktan kurtulması gerekse hastanın yapılacak tedavi ile ilgili bilgilendirmesi açısından önem arz etmektedir.
Bu hususta daha detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Comments