Kaskolu Araçta Sürücü Alkollü Çıkarsa Sigorta Ödeme Yapar mı?
- Av. M. Emin İNCİ
- 25 Haz
- 4 dakikada okunur
Trafik kazaları sonrasında kasko sigortasından tazminat talep eden araç sahiplerinin karşısına çıkan önemli engellerden biri, sürücünün kaza anında alkollü olup olmamasıdır. Kasko poliçeleri, araç sahibini birçok riske karşı teminat altına alsa da bazı durumlarda sigorta şirketi tazminat ödememeyi tercih edebilir. Bu yazıda, kaskolu araçla yapılan bir kazada kaskolu araçta sürücü alkollü çıkarsa sigorta şirketinin ödeme yapıp yapmayacağı, bu durumun hukuki sonuçları ve sigortalının hakları ele alınacaktır.

Kasko Sigortası Teminat Kapsamı ve Alkollü Kullanım İstisnası
Kasko sigortası, sigortalı aracın çalınması, yanması veya kazaya karışması gibi durumlarda oluşan zararları karşılamak üzere düzenlenen bir mal sigortasıdır. Ancak sigorta şirketleri, poliçelerinde bazı istisnalar öngörebilir. Bunlardan biri de sürücünün alkollü araç kullanmasıdır.
Genel uygulamaya göre:
Kaza anında alkollü olan sürücü, eğer kazada tamamen veya ağırlıklı derecede kusurlu ise, sigorta şirketi kasko tazminatı ödemeyebilir.
Sürücü alkollü olsa da kazada kusursuzsa veya kusuru çok azsa, tazminat hakkı tamamen ortadan kalkmaz.
Bu noktada kusur oranı ile alkol seviyesi birlikte değerlendirilir.
Alkol Sınırı ve Hukuki Dayanak
Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri almış olan sürücüler ile alkollü olan sürücülerin karayolunda araç sürmeleri yasaktır. (2918 sayılı KTK madde 48/1.)
Karayolları Trafik Yönetmeliği'ne göre:
Hususi araç sürücülerinde alkol sınırı 0,50 promil,
Ticari araç sürücülerinde ise 0,20 promil olarak belirlenmiştir.
Bu sınırların üzerindeki her kullanım, alkollü araç kullanımı sayılır ve cezai yaptırımlara konu olabilir. Sigorta şirketleri ise bu sınırın aşıldığı durumlarda tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtulmak için alkollü kullanım istisnasına dayanır.
Yapılan tespit sonucunda, 0.50 promilin üzerinde alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücüler hakkında, fiili bir suç oluştursa bile, 700 Türk Lirası idari para cezası verilir ve sürücü belgesi altı ay süreyle geri alınır. Hususi otomobil dışındaki araçları alkollü olarak kullanan sürücüler bakımından promil alt sınırı 0.21 olarak uygulanır. (KTK madde 48)
Ancak yalnızca alkol sınırının aşılması yeterli değildir; sürücünün kazada kusurlu olması şarttır. Yani sadece alkollü olmak değil, alkollü olmanın kazaya neden olması gereklidir.
Kusur Oranı ve Tazminat İlişkisi
Alkollü sürücünün kazada tam kusurlu olması halinde:
Kasko tazminatı ödenmeyebilir.
Ortak kusur varsa:
Sigorta şirketinin zarar tutarında ödeme yapması gerekir.
Sürücü kusursuzsa (örneğin park halindeyken araca çarpılmışsa):
Sigorta şirketi ödeme yapmalıdır.
Bu değerlendirmeler, kazaya dair tutanak, alkol raporu ve bilirkişi incelemelerine göre yapılır. Sigorta şirketinin her durumda ödeme yapmaktan kaçınması hukuka uygun değildir.
Kaskolu Araçta Sürücü Alkollü Çıkarsa Sigorta Ödeme Yapar mı?
Yargıtay Kararları Ne Diyor?
Yargıtay kararlarında da alkol kullanımının tek başına tazminat ödemekten kaçınma sebebi olamayacağı vurgulanmaktadır. Örnek:
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2015/19175 E., 2016/364 K. sayılı karar:
Kasko Sigortası Genel Şartları’nın 4/d maddesine göre, sigortalı araç sürücüsünün (0.50) promilin üzerinde alkollü olduğu sırada meydana gelen trafik kazasından doğan riziko sigorta güvencesi dışındadır. Ancak, Dairemizce bu hüküm öteden beri dar yorumlanmamakta, alkol oranının belli değeri aşmasının tek başına sigortacı sorumluluğunu ortadan kaldıramayacağı, kasko sigortalı araç sürücüsünün kaza anındaki alkol oranı ne olursa olsun, kazanın salt (münhasıran) sürücünün alkollü olmasından ileri gelmesini aramakta, bu olgunun da nöroloji uzmanı hekim, hukukçu ve trafik uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak kurulca saptanması koşuluna bağlanmaktadır.
Somut olayda; mahkemece, trafik polisi, makine mühendisi ve nöroloji uzmanının olduğu bilirkişi heyet raporunda yapılan tıbbi incelemede davacıya ait araç sürücüsünün 0.66 promil alkollü olduğu ve bu orandaki alkolün araç kullanma yeteneğini kaybettirecek bir oran olup kazanın meydana gelmesinde salt etkili olduğu belirtilmiştir.
Oysa ki; ceza mahkemesinde ATK'dan alınan raporda kazaya karışan tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilmiş ve yapılan yargılama sounda verilen karar sanık lehine, hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi hakkında bir karar verilmesi hususunda bozulmuştur. Buna göre, Adli Tıp Kurumu tarafından verilen eşit kusur, maddi olgu bakımından kesinleşmiştir.
Bu durumda dava dışı sürücüne izafe edilen kusur, alkolün olaydaki mühhasıran etkisini ve münhasırlığı ortadan kaldırdığı ve dava konusu meydana gelen hasarın kasko poliçesi teminatı kapsamında kaldığı hususunun gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, kazanın münhasıran alkol etkisinin altında gerçekleştiği gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1082 E., 2019/431 K. sayılı ve 09.04.2019 tarihli ilamı:
Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurlarında olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, aksi halinde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları)
Kabul edilen ilkelere göre kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için yol, hava durumu, olayın oluş şekli dosyada yer alan tüm deliller ile birlikte değerlendirilmelidir. Yapılacak olan bu tespit konusu uzmanlığı gerektirdiğinden teknik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak yapılmalıdır. Zira, alınan alkol oranı doğrudan sonuca etkili olmadığı gibi, alkol oranı aynı olsa bile alkolün kişiler üzerinde yarattığı etki değişkenlik göstermektedir. Bazen alkollü olan bir kişi alkol almasa dahi belirtilen etkenler nedeniyle aynı kazayı gerçekleştirebilmektedir.
Somut olayda, mahkemece kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediğinin tespiti amacıyla adli tıp uzmanı ve sigorta bilirkişisinden rapor alınmış, bilirkişiler kazanın alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediği konusunda değerlendirme yapamamış ve bu konudaki takdiri mahkemeye bıraktıklarını belirtmişlerdir. Bilirkişi raporunun değerlendirme içermediği ve hükme esas alınamayacağı açıktır. Kazanın oluş şekli ve kusur durumu ayrı bir bilirkişi raporuyla belirlenmiştir.
O hâlde mahkemece yapılacak iş, yukarıdaki ilkeler ve Bilirkişilik Kanunu’nda yapılan düzenlemeler de dikkate alınarak, bir nöroloji uzmanı ve Karayolları Genel Müdürlüğü fen heyetinden seçilecek iki kusur-hasar uzmanından oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulundan olayın oluş şekli, yol ve hava durumu ve dosyadaki diğer deliller birlikte değerlendirilip kazanın salt (münhasıran) alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar vermektir.
Bu kararlar, her olayda alkollü olma haliyle kazanın illiyet bağı kurulması gerektiğini bir başka deyişle kazanın münhasıran alkollü araç kullanma etkisi ile meydana gelmesi halinde kasko sigortacısının ödemeden kaçınabileceğini belirtmektedir.
Sonuç ve Öneriler
Kaskolu araçla yapılan kazada sürücünün alkollü olması, otomatik olarak sigorta tazminatının reddi anlamına gelmez. Tazminatın reddedilebilmesi için:
Alkol kullanımının kazaya neden olduğu,
Sürücünün bu kazada asli kusurlu olduğu ispat edilmelidir.
Bu nedenle sürücüler, sigorta poliçesindeki istisna hükümlerini dikkatle incelemeli, sigorta şirketi tarafından yapılan tazminat reddi durumlarında hukuki yollarla haklarını aramalıdır. Haksız reddedilen tazminat taleplerine karşı Sigorta Tahkim Komisyonu veya mahkemeler nezdinde başvuru yapılması mümkündür.